Hoppala! Yahu bu da nerden çıktı? Bayramınız kutlu olsun, mübarek olsun demek varken. Elhak! Doğrudur, böyle düşünenler yerden göğe haklıdır. Gel gelelim ki; artık bayramlar bayram gibi değil. Hani, eskiler derler ya "nerede o eski bayramlar?" diye, işte insan o bayramları özlüyor.
Günler öncesinden yufkalar açılır, baklavalar börekler yapılır, ninelerimiz üşenmeden saatlerce un kurabiyesinin yağını döndüre, döndüre karıştırır, kabartır, hamurunu öyle hazırlardı. Öyle olunca da kurabiyeler ağızda erirdi, bizden gizli içine biraz da kuyruk yağı karıştırırlardı. Havuzlu çarşıya gidilir, çocuklara yeni ayakkabılar alınır, gömlekler, ceketler, bluzlar evde dikilir, şeker, lokum, çikolata alınır, mendiller hazırlanır tam bir keyiftir arife günleri. Gurbetten, halalar, teyzeler gelir evler şenlenir, kuzenlerle hasret giderilir, biraz da şımarılırdı, ama hoş görülürdü elbette. Arife günleri ya da bayram sabahı kabir ziyaretleri de yapılırdı.
Sabah olunca, erkenden kalkılır, abdest alınır namaza gidilir, namaz dönüşü sülalece mükellef kahvaltı edilir, sonra büyükler evde ziyaretçi bekler, orta yaşlılar ve çocuklar el öpmeye giderlerdi. En çok özlediğimiz ise mendillerin arasına itina ile yerleştirilmiş güllü lokum ile bankadan yeni çekilmiş gıcır, gıcır üzerinde madımak toplayan genç kızların resmi olan kağıt ikibuçukluklar, beşlikler, onluklar olurdu. Sonra ver elini bayram yeri, hokkabazlar, cambazlar, ağzından alev fışkırtanlar, denizkızları, çadır tiyatroları, atlıkarıncalar, dönme dolaplar, macuncular, pandisçiler, şammaliciler, daha neler, neler. Şimdiki çocuklar bayramyerini bilmezler, AVM'lerin daracık, havasız, gürültülü oyun salonlarında, mekanik, elektronik gürültü makineleriyle eğlendiklerini sanırlar, lunaparkların bile eski tadı kalmadı.
Bayram ziyaretleri gün boyu sürerdi, haliyle herkesin yemek saati de şaşardı, ziyaret yemek saatine denk geldiyse hemen yemek çıkarılırdı. Akşam yemekleri ise tam bir ziyafet sofrası, kuzu kapamalar, içli pilavlar, bamya, zeytinyağlılar, börekler, baklavalar ne ararsan bulunur. İstanbul'dan gelen kuzenim çok uyanık olurdu, teyzesine gider "dayımlarda yedim" derdi, eve gelir "teyzemde yedim" derdi. ama illa ki amcasına gider kebapçı Bekir'den duble porsiyon Manisa kebabı söyletirdi. Kurban bayramlarında ise hevesi kursağında kalırdı, zira Kurban bayramında Bekir Ustanın dükkanı kapanırdı. Şimdi kebabın bile eski tadı yok, elbette bu Bekir ustanın yanında yetişmiş kıymetli ustalarımızın ve onların el verdiklerinin kusuru değil, ne o zamanki katıksız tereyağını bulmak mümkün ne de serbest dolaşan doğal otlarla, kekikle beslenen hayvanların etini bulmak mümkün.
Şimdilerde bayram denince akla tatil geliyor, hele yaz aylarına geldi mi hepten tatil programları yapılıyor. Partilerde bile bayramlaşmalar sönük geçiyor, mebuslarımızın bahanesi hazır "Ankara'daki yoğun koalisyon görüşmeleri nedeniyle…" diye başlayan cümleler kurup telgrafla işi geçiştirmeye hazırlar. Bu bayram hafta sonuna geldi ya, gelenekselci, muhafazakar, yeni Osmanlıcı iktidarımız arife gününü de tatil yapıverdi, sebep iç turizm canlanıversin. Hizmetler aksayıvermiş, üretim yavaşlamış, ihracatçı gümrüklerde daha fazla mesai ödemiş, maliyeti yükselmiş, esnafın yüzü bayram alışverişlerinden gülmemiş, dedeler, nineler, evlatlar, torunlar gelecek diye boş yere beklemişler, ne gam, yeter ki iç turizm hareketlensin. O da lazım elbette ama ekonominin dengelerini de gözetmek lazım, yarım günden ne olur demeyin, bizler, memurlar, sahil beldelerinin halkı elbette memnun ama her zaman evdeki hesap da çarşıya uymayabilir. Neden derseniz, aldığım haberlere göre, Midilli, Sakız, Sisam, Rodos ve İstanköy feribotlarında arife ve bayram günlerinde yer kalmamış, yok satıyorlarmış. İpsala sınır kapısında daha bugünden hareketlilik başlamış. Anlaşılan o ki; tatil, bayram nedeniyle fahiş fiyat çeken bizim turizmcilerden ziyade komşu Yunanistan'a yaradı. Olsun! Onlar şimdi zor durumdalar biraz da bizim katkımız olsun.
Öyle yarım gün tatil ilan etmekle turizm falan kalkınmaz, turizm ekonominin de kurtarıcısı, cari açığın da can simidi, ama böyle de kalkınmaz. Gidenler anlatıyor, Mersin'de, Antalya'da hatta Ege'de kent merkezlerinde Suriyeli cam silici çocuklar, mendilciler sürücülere illallah dedirtiyormuş. Plajlarda dilencilerden, dur, git demekten anlamayan sucular, mendilciler almış başını gitmiş. İnsanlar, turistler, gece geç vakitlerde sokakta yalnız gezmeye korkar hale gelmişler. Geçtiğimiz yıllara oranla rezervasyon iptalleri oldukça artmış. Turizmi canlandırmak için öyle yarım gün tatil falan işe yaramaz. Öncelikle müstafi Hükümetten kurtulup, kalıcı güçlü bir koalisyonu kurmak gerekir. Sonra da özellikle burnumuzun dibinde cereyan eden savaş ve olumsuzluklara kökten çare bulacak bir iyi komşuluk ve dış politika anlayışına, "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine yeniden geçmek lazım.
Bayramınız, bayram gibi olsun, bayram tadında olsun, kutlu ve mutlu olsun.