MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ülkenin gündemine oturduğu başkanlıksistemi tartışılmalı. "Karşıyım karşı, herşeye karşıyım" ile siyaset yapılmaz. CHP'nin model üzerinden değil de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden ‘başkanlık sistemine' karşı olması mantıklı bir yaklaşımı içermediğini düşünüyorum.
Ülkemizde başkanlık sistemini ilk ortaya atan rahmetli Turgut Özal'dır. Yıl 1992, sonra 1998 yılında rahmetli Süleyman Demirel. Ülkenin kalkınmasında büyük emekleri olan Özal ve Demirel'in fikirleri sistem üzerinden değil, ikisinin kimliği üzerinden yapıldı. Bugün de aynı durum. Başkanlık sistemi gelirse Recep Tayyip Erdoğan'ın başkan olacağı tezi ile hareket ediliyor. Bana göre başkanlık sistemi ülkemizin daha iyi yönetilmesi için geç kalınmış bir sistem.
Yavuz Donat, Başkent'in bilgi küpü. Duayen gazeteci Türk siyaset tarihini iyi bilir, geçmişteki tecrübeleri ile benim saygı duyduğum bir büyüğümdür. Yavuz Donat üstadım. Cumartesi günü Sabah'taki köşesinde ‘Başkanlık Sistemi' diye siyasi tarihimizin yapraklarını karıştırarak güzel bir analiz yapmış. Buyrun okuyun.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Diktatörlük mü?.. Gerekli mi?..
Başkanlık Sistemi neyin nesi?
Senelerdir konuşuluyor... Ancak...
1. Bizde adet böyle... "Sistem" masaya yatırılmıyor... "Kişiler üzerinden" tartışma yapılıyor.
2. Tartışma... "Körlerin fili tarifine" benziyor.
Körler, filin etrafına toplanmışlar.
Biri hortumuna dokunmuş... "Bu boru" demiş.
Diğeri dişini ellemiş... "Bu mızrak."
Öteki bacağını yoklamış... "Bu direk."
Dördüncüsü, elini filin kulağına sürmüş... "Bu yelpaze."
Beşincisi... Eli, filin kuyruğuna gitmiş... "Bu yılan."
Bizim Başkanlık Sistemi tartışması da böyle değil mi?


TURGUT ÖZAL

Tarihli... Belgeli... Tane tane anlatalım. 2 Ekim 1992... "İstanbul-Conrad Otel." Cumhurbaşkanı Özal konuşuyor.
Konuşma metni 53 sayfa... "Kitap halinde" basıldı.
Özal... Neler mi söyledi?.. "Kitaptan" okuyalım...
Siyasi yapıda bazı problemler var... Bunu kabul etmemek mümkün değil.
Türkiye hangi devirlerde önemli hamleler yapabilmiştir?
Atatürk devri, bir nevi başkanlık sisteminin uygulandığı devredir.
Ondan sonra Demokrat Parti devri var... On sene... Birinci gelişme dönemi.
İkinci gelişme dönemini Adalet Partisi'nin tek başına iktidar olduğu dönem olarak görüyorum... 1965- 1971 arası.
Üçüncü gelişme dönemi bizim fiilen iktidarda olduğumuz devredir.
Neden bu devreler böyle oldu diye baktığınız zaman, evet Başkanlık sistemi yok Türkiye'de, ama eğer bir parti tek başına hâkim olursa, o hem Parlamento'yu kontrol ediyor, hem de icrayı.
Çünkü Parlamento'dan istediği kanunu çıkarabiliyor.
Bu bir nevi, Başkanlık sistemine benzer bir hadise oluyor.

SÜLEYMAN ÇELEBİ

Tarih 22 Haziran 1998... Cumhurbaşkanı Demirel "Ankara Genç İşadamları Derneği'nin düzenlediği toplantıda" konuşuyor.
Konuşması "Kitap" oldu.
Konu: "Yönetim sistemleri... Devletin yeniden örgütlenmesi."
İşte o konuşmadan birkaç satırbaşı:
Başkanlık Sistemi dediğimiz olayda Başkan, hem Başbakan'dır, hem Cumhurbaşkanı'dır.
Bir de Yarı Başkanlık sistemi var.
Yarı Başkanlık sisteminde halk Cumhurbaşkanı'nı seçiyor... Cumhurbaşkanı'nın güçlü yetkileri var... Meclis'i feshetme yetkisine sahip.
Ha diyeceksiniz ki... Bunların yaratacağı birtakım rahatsızlıklar olmayacak mıdır?
Birtakım rahatsızlıklar olacaktır.
Rahatsızlığı göze almadıkça bir şey yapamazsınız.
Yani... İlaç içerken... Her ilaç tatlı mı canım?
Çocuklara içirirken sülfatın etrafına şeker koyuyorsunuz.
Belki bazısının etrafına şeker konulabilir.
Ama bazısını da... Şakır şakır... Bu acı ilaçtır deyip içeceksiniz.
Ve derdinizden kurtulacaksınız... Veya güçleneceksiniz.

ÇELEBİ.... BÖYLE OLUR BİZDE TARTIŞMA DEDİĞİN

Cumhurbaşkanı Özal "Başkanlık Sistemi" dedi... Ama "Sistem" değil, Özal'ın "Şahsı" tartışıldı.
"Diktatör olmak istiyor" denildi... "Çankaya'nın şişmanı" diye dalga geçildi.
Cumhurbaşkanı Demirel "Başkanlık Sistemi" dedi... Ama yine "Sistem" bir yana itildi, Demirel'in "Şahsı" eleştirildi.
Özal'a ne söylendiyse... Demirel'e "Daha fazlası" söylendi.
Ve geldik "Erdoğanlı yıllara."
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Başkanlık Sistemi" diyor... Ama "Sistem" değil... Erdoğan'ın "Şahsı" konuşuluyor.
Erdoğan'a söylenenler... "Özal ile Demirel'e söylenenlerin toplamından fazla."
Sahi... Neden böyle oluyor?
Sistem üzerine konuşmak... Sistemi tartışmak... "Okumayı... Dünyadaki uygulamaları öğrenmeyi... Bilgiyi... Türkiye'nin daha iyi yönetilmesi için neler yapılması gerektiğini araştırmayı gerektiriyor."
Kişi üzerine konuşmak... Kişiyi tartışmak ise... "Çok kolay... Al eline sazı, çal çalabildiğin kadar... Çık kürsüye ya da ekrana, vur vurabildiğin kadar."


ACIMIZ BÜYÜK

Manisa basını olarak yastayız. MASKİ'nin basın danışmanı Pınar Ekmen'i önceki gece aniden kaybettik. Acı haber tez duyulur derler. Başkanlık sisteminin tartışılması konusunun, Başkent'teki ayağını görmek üzere Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik ve Başkan Yardımcısı Ahmet Songüler'le Ankara'ya gittiğimde aldım acı haberi. Esra Kale aradı, Pınar'ın hastaneye kaldırıldığını söyledi. Hemen Grand Medıcal Hastanesi'nden Üzeyir Dündar hocamı aradım. "Kalp durdu, çalıştırmaya çalışıyoruz" dedi. Pınar'ı kurtarmanın şansının azaldığını anladım. MASKİ Genel Müdürü Yaşar Coşkun hocam acı haberi verdi. "Başımız sağolsun" dedi. Hayat tatsız tuzsuz, bir anda dünya değişiyor. Pınar'la en son Salihli'de beraberdik. Orada bana yardımcı olmuştu. Hayat kısa metrajlı bir film. Dün Pınar son yolculuğuna sevenleri tarafından uğurlandı. Ailesine ve basın camiasının başı sağolsun.
Bu arada Şehzadeler Belediyesi basın bürosunda görevli Bahar Atabey de babasını kaybetti. Onun da acısını paylaşıyorum.